IGOUMENITSA-BRINDISI GEMİ YOLCULUĞU

İtalya’ya gemi ile geçmek hem zaman hem maddi açıdan daha uygun diye düşündük. Zaten geçen sene Balkan turu yaptığımız için karayolu ile gitmemiz durumunda göreceğimiz coğrafyayı gezmiştik. Parga’ya yakın olan İgoumenitsa limanından İtalya’nın Bari ya da Brindisi limanına geçme kararı aldık. Biz yaptık siz yapmayın, sakın bilet alma işini son güne bırakmayın. Planımız gemide ‘Camping on board’ olarak seyahat etmekti, bu imkan tescilli karavanlar için geçerli, karavanın içinde mutfak, yatma alanı ve wc olması gerekiyor. Bu şekilde seyahat ettiğinizde gemide elektrik alabiliyor, kendi karavanınızda uyuyabiliyor ve geminin her yerine girip-çıkabiliyorsunuz tabi biletinizi vakitlice alırsanız. Görüştüğümüz tüm acentalar bu şekilde seyahat için yerlerinin olmadığını, en erken 1 hafta sonraya yer bulabileceklerini söylediler, hatta araba+karavan için bile 2 gün sonraya yer var dediler. Cesaretimizi toplayıp biletimizi internetten aldık. İnternetten bilet alırken pek çok parametre soruyorlar, arabanızın boyu, yüksekliği, üzerinde başka bir aparat olup-olmadığı(port bagaj, bisiklet taşıyıcı vs.), modeli-yılı, karavanınızın uzunluğu, yüksekliği, modeli-yılı, yaşınız gibi. Tüm bu soruları cevaplayıp bilet alma aşamasına geldik. Bu noktada nasıl seyahat edeceğiniz soruluyor, en ucuz seçenek deck dedikleri, numarası olmayan koltuklar. Diğer seçenek uçak tipi koltuk dedikleri numarası olan koltuklar, ya da kabin kiralayıp, yatarak gidebilirsiniz, kabinle ilgili seçenekler bütçenize göre değişebilir, jakuzisi olan kabin bile var. Ancak yine geç bilet almamızdan dolayı bizim için iki seçenek kalmıştı, ya deck ya da uçak tipi koltuk. Yerimiz belli olsun diye uçak tipi koltuk aldık. Bu yolculuk için toplam 354 Euro ödedik. Bu noktada bir güncelleme yapmakta fayda var, biz bileti en yüksek sezonda, tüm gurbetçilerin dönme zamanı ve son gün aldık, o tarihte Bari’ye en ucuz bilet 455Euro idi. Ancak bizim seyahatimizden 2 hafta sonra bilet sitelerini tekrar incelediğimde 120-180 Euro aralığında Bari’ye bilet bulmanın mümkün olduğunu gördüm. Bilet fiyatlarını belirleyen en önemli şey anladığım kadarıyla seyahat için seçtiğiniz tarih. Bununla birlikte araba+karavan toplam uzunluğu, 65 yaş üstü yolcu olup olmadığı zira 65 yaş üstüne indirim var ve bileti ne kadar önceden aldığınız da bilet fiyatını etkiliyor. Her koşulda bu işi sona bırakmamak iyi olur.

Gelelim bizim yolculuğun devamına; Yolculuktan en az iki saat önce ki biz 4 saat önce gittik, terminale gidip ilgili gemi firmasının ofisinden check-in işleminizi yaptırmanız lazım. Biz pasaportlarımızla birlikte, aracın ve karavanın ruhsatını hatta sigortalarını da yanımızda götürdük ama pasaporttan başka bir şey sormadılar. Check-in işleminden sonra görevli bize biletlerimizle beraber (yolcular, araba ve karavan için toplam 4 bilet) aracımızın önüne koymanız için nereye gideceğimizi gösteren bir sticker verdi ve saat kaçtan itibaren rıhtıma geçiş yapabileceğimizi söyledi. Terminaldeki ekranda gemilerin kalkış saatleri ve rıhtım numaraları yazıyor. Bu yazan numara rıhtımdaki numara yani sizin geminizin 4 numaralı dock’a yanaşacağı yazıyorsa limana girmek için 4 numaralı kapının açılmasını beklemeyin, hangi kapı açıksa o kapıdan limana girin ve rıhtımda 4 numaralı yere yanaşın. Gemiyi beklemek için yanaşırken görevliler nereye park etmeniz gerektiği ile ilgili yönlendiriyorlar. Limana giriş yaparken biletleri ve pasaportu sordular, araba ve karavan ruhsatı ile ilgilenmediler, sadece karavanın içini çok detaylı olmadan aradılar. Normalde limanın kapısından araç içinde sadece sürücü geçebiliyor, yolcular terminal dahilindeki pasaport kontrolünden geçiyor. Ama bazı arabalarda yolcuların geçişine ses çıkarmadılar, bu ayrımı nasıl yaptıklarına aklımız ermedi.

Limanda gemiyi beklemeye başladık, gemi kalkış saatine az bir zaman kala limana yanaştı, önce içindeki araçları boşalttı, sonra büyük bir insan kalabalığı birbirini ite-kaka yolcu alınan noktaya üşüştü, insanları almaya başladıktan sonra da bizim sefer için bekleyen araçları almaya başladılar. Gemiye geçerken sadece bilet sordular ve böylece devasa gemiye bindik. Bu insanların neden izdiham yaratarak gemiye binmeye çalıştığını aracımızı park edip oturacağımız koltuğu ararken anladık.

Yazının başında bahsettiğim deck tipi koltuklar kim kaparsa onun elinde kalıyor. Bu bir gece yolculuğu ve insanlar uyuyarak gitmek için 3-4 kişinin oturabileceği yere yatıp yer kapıyorlar. Yatacak kadar büyük alan kapmayı beceremeyenler battaniye, uyku tulumu, mat, şişme deniz yatağı, ne buldularsa yerlere serilip yatarak yolculuk yapıyorlar. Biz uçak tipi koltuk aldığımız için numaralı koltuklarımıza geçtik, görevli biletlerimizi yalandan kontrol etti. Gemi hareket ettikten sonra bizim bölümde bir hareketlilik başladı, numaralı koltuğu olmayan kişiler gelip boş koltuklara yayıldılar hatta direk yere yatanlar oldu. Bu gemide eğer kabin bulamayıp bizim gibi seyahat edecekseniz çok konforlu olduğunu söyleyemeyeceğim. Sürekli bir gürültü, horlayanlar, bebek ağlamaları, huzursuzluk veren garip insanlar vs. Üstelik tuvaletler çok pis. Biz yaptık siz yapmayın, biletinizi önceden alıp camping on board seyahat edin ya da kabin kiralayın.

Yolculuk esnasında klimalar çalıştığı için ortam biraz serin oluyor, üstünüze bir şeyler almakta fayda var. Ayrıca çantanıza su, atıştırmalık, uyku bandı koymayı unutmayın.

Gemide bir restoran var ve kahvaltı zamanı duyuru yapıyorlar, bir ücret karşılığında kahvaltınızı gemide yapabilirsiniz.

Gemimiz olması gereken saatten geç kalktı ve planlanan saatten 2 saat daha geç Brindisi’ye ulaştı. Gemiden inerken geri-geri manevra yapıp iniyorsunuz, römorkla biraz zor oluyor ama görevli elinden geldiği kadar yardımcı oluyor. Her neyse sonunda İtalya’ya geldik. Şimdi gemiden inip gümrük işlemlerini yaptırma zamanı derken gemiden indik ve kendimizi Brindisi de bulduk, herhangi bir kontrolden geçmeden artık İtalya topraklarındaydık:)

 

 

 

 

 

MESSALONGHI-PREVEZE-PARGA

Messalonghi’ye vardığımızda saat gece yarısına yaklaşmıştı, hala hareketli olan liman bölgesinde yol üstünde çok sayıda park etmiş araç vardı, bizde karavanımızı uygun bir yere park edip yürüyüşe çıktık. Marinada kısa bir yürüyüşün ardından uykunun davetini kabul edip karavanımıza döndük ve Yunanistan’da ilk defa kamping dışında bir yerde konakladık. Rahatsız eden olmadı ama sanırım yine de tedirgin uyuduk. Messalonghi bölgesi çok sayıda lagünü ile kuşlar için adeta bir cennet.

Buraya veda edip Preveze’ye doğru yol alıyoruz. Preveze denince çoğumuzun aklına Preveze deniz zaferi gelir. Barbaros Hayreddin Paşa komutasındaki Osmanlı donanması ile Andrea Dori komutasındaki Haçlı ordusunun arasında geçen savaş Osmanlı ordusunun zaferi ile sonuçlanır. Ama aklımda hep aynı soru, kim bu toprakların ilk sahibi? Bu topraklardan kimler gelmiş, kimler geçmiş? Sınırlar olmasaydı sinirler olmaz mıydı? Neyse bu sorunun cevabını bulmak zor sanırım:( Preveze bir liman kenti, yürüyerek 1 saatte dolaşabileceğiniz bir merkezi var, yol boyunca Nicopolis antik kentinin yıkık duvarları göze çarpıyor, Yunanistan’ın neredeyse her yeri arkeolojik alan:) Şehir merkezinde dolanırken balık kokuları bizi ara sokakta bir tavernaya götürüyor. Burada bir yemek molasının ardından karnımız güzelce doyduğu için Preveze’den kendi adımıza zaferle ayrılıyoruz:)

Sırada Parga var, Preveze’den yaklaşık 40km sonra Parga’ya ulaşıyoruz. Doğrusu Mora’daki tatsız kamping alanlarından sonra yine internetten görüp beğendiğimiz bu yer nasıl çıkacak diye epey endişelendik. Yoldan ayrılıp sahile doğru kıvrıla kıvrıla aşağı indiğimizde gördüğümüz manzara bizi büyüledi. Parga’da seçtiğimiz kamping Lichnos koyunda, sırtını bir tepeye, önünü denize vermiş çok güzel bir yer. Şansımıza karavanımıza denize en yakın bölgede yer buluyoruz. Yunanistan’da yaklaşık 2 haftadır biriken çamaşırlarımızı burada yıkayıp, İtalya için hazırlık yapalım diyoruz. Deniz öyle güzel ki en az 3 gün burada kalıp Zodyak botu da şişirelim diyoruz.

balık video

Kampımız Parga’ya 2.5 km uzaklıkta, Parga şehir merkezine giderken yaklaşık merkeze 1 km kala yol üstünde park etmiş arabalar dikkatimizi çekti, bizde arabamızı buraya park edip yolun kalanını yürüdük. İyi ki böyle yaptık zira yol giderek daralıyor, trafik tıkanıyor ve yakınlarda boş park yeri bulmak zor. Parga merkez küçük bir yer, küçük bir koy, irili ufaklı adacıklar ve tepeye sıralanmış, az katlı rengarenk evleriyle büyüleyici. Sahil boyunca pek çok taverna var ve neredeyse hepsi dolu, hele saat 21.00 den sonra boş masa bulmak çok zor. Tüm mekanların menüsü ve fiyatları girişlerinde duruyor ve siz menüyü incelerken kimse rahatsız etmiyor. Bizde Souluri tavernayı seçtik ve seçimlerimizden gayet memnun kalarak mekandan ayrıldık.

Yürürken mısırcılar, çeşitli oyuncaklar satan satıcılar, müzik ya da dans performansı sergileyenler gibi bizim tatil yörelerimizde de alışageldiğimiz görüntüler var. Ancak burada mekanlardan çıkıp rahatsızlık veren, mutlaka bizi seçmelisiniz diye adeta yapışan çalışanlar yok. Sahilin sonuna doğru yürüdüğümüzde güzelce ışıklandırılmış kale bizi karşılıyor, burası kordonun sonu. Geri dönerken sola ara sokaklara girerseniz çeşitli dükkanların olduğu, kalabalık, hareketli bir çarşı ile karşılaşıyorsunuz. Aslında burası sezonda Bodrum çarşısında dolaşmaktan daha farklı değil.

Parga’da kaldığımız Enjoy Lichnos kampingi çok beğendik, temizlik şahane olmasa da konumu büyüleyiciydi. Eğer sizde İtalya’ya geçmeden önce son hazırlıkları yapalım diyorsanız burası Igoumenitsa’ya yakın konumu ile de avantajlı, çamaşır yıkamak isterseniz 7Euro karşılığında çamaşır makinasını kullanabilirsiniz.

Gecesi ayrı, gündüzü ayrı güzel Parga’yı çok beğendik…